Burada verim olarak; bir eğitim ortamından çıkan öncü olmuş kişilerden çok -çünkü bireyler arasında eğitimini kendi yönlendirebilme yeteneği edinmiş olanlar da vardır- eğitim ortamının ortalaması ve bir o kadar da ortamdan yetişen en sonlarda yer alan bireyin tutturduğu asgari düzey kıstas alınmalıdır. Ve eğitici kendi emeğini bu alanlarda ölçmelidir.
Süreç içinde yanlış yön alan, sınırları zorlayan ve yıkma eğilimi gösteren ve farkında olmadan yanlışlara takılan bireyler olabilir. Eğitimci, birey kaybetmeyi göze alamaz ve yanlış örneklere de imkan tanıyamaz. Bu sebeple sabırla doğruları göstererek beklide daha detay ilkeler ortaya koyarak ve en önemlisi ikna ederek sabırla eğitimine devam etmelidir. Kolaycı bir yaklaşım sergileyemez, en zor ve idealist yolu seçmek zorundadır. Kolaycılık insanoğlunun içsel dürtülü eğilimidir zaten. Yaşamı pratik olarak daha kolaylaştırır gibi görünse de gerçek, çoğu kez basit bir bakışla göründüğü gibi değildir ve yaşamı gerçekler oluşturur. Eğitici ancak sabırla ve emekle yakalanan gerçekleri bireye göstermek ve aramasını sağlamak zorundadır. Yanlış örnekler kolaycılığın cazibesiyle çabuk çevre bulur. Kesif otorite kullanılmazsa eğitimcinin etkinliği kalkar. Tehlike; eğitilen bireylerin gene kolaycı bir kimlikle; kurallara uyar görünüp ama eğitim seçimlerini kolaycılıktan yana kullanmalarındadır. Siz kendinizi sınırlamakla kalırsınız. Böyle bir durumda eğitim içinde oluşan her pürüzden yararlanarak bireyleri doğru davranma yolunda ikna etme sanatı çalışır. Eğitici her sorunda reçete üretebilen olmak zorundadır. Problemleri çözecek yollar göstermeden kolaycılığı ortadan kaldırmak nerdeyse imkansızdır. Eğitilenlerin elinde her soruna karşı örnek reçeteler olmalıdır. Kesif otoriteye gelince; biz önermiyoruz. Eskilerden kalan bu usul bireyin iç dünyası ve düşüncesiyle ortam arasında kopukluk yaratmakta eğitimden eser olarak geriye sadece kesif otorite kalmaktadır. Birey erki ele geçirince her düşüncesini tartışmasız otoriteyle dayatıcı bir davranış eğilimi kazanmaktadır. Bu şimdiye ve geleceğe insanlık adına hiçbir kazanım taşımaz, kanaatimizce hırsı pekiştirir.
Hepsinin üzerinde eğiticinin sanatı; bütün bu ilkelerle sınırlama uğraşlarını verirken yaratıcı düşünceyi yok etmemek hatta ortaya çıkarmak ve desteklemektir. Bütün bu sabır ve azminin meyvelerini yıllarca sonra görebilecek olan eğitimcinin belki de eğitim süreci içinde görebileceği tek verim ve heyecan budur. Yaratıcı düşüncenin ürünlerini görebilmek ve gösterebilmek.
İlkeli ve yaratıcı düşünceli eğitimler dileyerek.
Dr Z. Rezan Yorgancıoğlu